.:Çağdaş ÖNEN:.

Çağdaş'ın Bakış Açısı


Doğumgünüm olan 26 Ağustos'ta Hergunbiri.com sitesinin konuk yazarı olarak yazdığım yazıya şu linkten ulaşabilirsiniz:

http://www.hergunbiri.com/26-agustos-%e2%80%93-zaman-aynasi/

Beğeneceğinizi umuyorum.


Hayatımızla ilgili hepimizin belirli planları vardır. Zaman zaman bu planları gözden geçiririz, ne kadarına ulaştık ne kadarına ulaşamadık diye kontrol ederiz.

Geçenlerde dünyanın en önemli markaların çıkış hikayelerinin anlatıldığı bir kitap okudum. Okumaya başlamadan önce ‘Adamlar mutlaka her şeyi planlamışlardır’ diye düşünüyordum. Ama kitabı okudukça aksini gördüm. Markaların bir çoğunun ilk tohumları içinde bulunulan çağın şartları ile girişimci ruhun birleşmesi sonucu atılmış. İlk tohumdan sonra yine şartlar doğrultusunda yapılan doğru hamleler markaları bugünlere taşımış. Yani markaları yaratan girişimciler uzun uzun oturup ‘Ne yapsak?’ veya ‘Nasıl başlasam?’ diye kafa patlamamışlar.

Bazen düşünüyorum da hayatla ilgili çok plan yaparak işin düşünme kısmına fazla zaman ayırıp aksiyona daha mı az zaman ayırıyoruz? Hayatta planlı olmak önemsiz demiyorum ancak aksiyon alınmadan ilerlemek pek mümkün olmuyor. Acaba işleri biraz da akışına mı bırakmak gerekiyor? Yaptığımız her plan bizi belli düşünce kalıplarının içinde bırakıp farklı perspektifleri görmemizi mi engelliyor?

Belki de zaman zaman işleri akışına bırakmanın gücünü hissetmek en doğrusu…



Galatasaray’da transfere ihtiyaç var mı?

Evet var. Öncelikle Linderoth’un bir an önce gönderilmesi gerek. Geldiğinden beri doğru düzgün oynayamadı. Son yaşadığı sakatlıktan dolayı zaten sezonun ilk yarısı faydalanamayacağız. Bu saatten sonra iyileşmesi ve kadroya girmesi çok zor. Hemen gönderilmesi lazım. Bu bölgede oynayan Mehmet Topal da aynı şekilde sakatlığa çok açık bir futbolcu. Kadro zenginliği adına, tercihen genç ve yıldız olmaya aday, yabancı defansif bir orta saha oyuncusu alınabilir.

Defansımızda Gökhan Zan sakatlanmaya ve kritik hatalar yapmaya meyilli bir futbolcu. Aynı şekilde defansımızın sağında Sabri ve Uğur, fizik gücü çok kuvvetli oyuncular değiller. O yüzden hem stoper hem de sağ bek oynayabilen bir futbolcu takıma katılabilir. Bir ara ismi geçen Coloccini bu boşluğu doldurabilir.

Denizli maçında Volkan Yaman’ı hiç beğenmedim. Alparslan kiralık olarak gidecek, Volkan’ın da gideceği söyleniyor. Böylesi bir durumda Hakan Balta alternatifsiz kalır. O yüzden sol beke bir takviye gerekebilir.

Manisaspor ile Galatasaray arasında Ufuk ve Sezer konusunda bir restleşme var. Manisaspor başkanının bu futbolcular için ‘Malımızın değerini düşürmeyiz’ gibi talihsiz bir açıklaması oldu. Hiçbir futbolcu mal değildir. Şimdi olmazsa bile sezon sonunda bu iki futbolcu Galatasaray’a zaten gelecek. Tahminimce orta yol bulunur, bu futbolcular uygun bir bedel karşılığı Galatasaray’a bu sezon katılırlar.

Baros, sezona tutuk başladı. Nonda zaman zaman yerini doldurabilecek bir futbolcu olsa da yaşı dolayısıyla Galatasaray’a uzun yıllar hizmet edemez. O yüzden bir santrafor alınırsa çok faydalı olur.

Rijkaard’ın gelişiyle takımımızın vizyonunda bir değişiklik olacağı aşikar. Bu değişimlerden bir tanesinin de, Avrupa takımlarındaki SCOUTING sisteminin Galatasaray'ımızda da uygulanması olacağını tahmin ediyorum. Bunu Türkiye'de hakkıyla yapan bir takım yok. Eğer bu sistemi oturtabilirsek Galatasaray'ımıza uzun vadeli çok önemli bir katkı yapılmış olur ve rakipleri sollarız. Birde böylesi bir sistemin, Haldun Üstünel’in üstün yetenekleriyle harmanlandığını düşünsenize...



Epeydir futbol üzerine yazmıyordum. Galatasaray-Denizli maçı sonrası bu sezona dair arkadaş sohbetlerinde paylaştığım öngörülerimi blog sayfama da taşımaya karar verdim.

Öncelikle rakipler bu sezon ne yapar? Uzun vadede nelerle karşılaşabilirler?

Fenerbahçe: Aragones sonrası Türkiye’yi ve ligimizi tanıyan Daum’un takımın başına gelmesi olumlu bir hareket. Ancak Aziz Yıldırım, ‘3 sene üst üste’ şampiyonluk sözüyle bir anlamda Demokles’in kılıcını hem kendisinin hem de takımının tepesine asmış oldu. Eğer ilk yarı sonuna doğru Fenerbahçe’de işler iyi gitmezse bu sefer Fenerbahçe muhalefeti boş durmaz, Aziz Yıldırım’ı başkanlıktan indirmek üzere hamleler başlayabilir. Bu karışıklıkta Daum’un gitmesi ve Aykut Kocaman’ın takımın başına geçmesi muhtemel. Unutmayalım Fenerbahçe karıştığı zaman fena karışır. Bu sene stresli bir sezon bekliyor. Transferler konusunda Andre Dos Santos dışında bence elle tutulur bir transfer de yapılmadı.

Beşiktaş: Sezon başında Mustafa Denizli ‘Gitsem mi? Kalsam mı’ ikilemi içerisinde son bir gayret takımın başında kaldı. Ne de olsa önceki sezon aldığı 2 kupa varken Denizli, bunun mirasıyla bu sezon kesinlikle daha rahat olacaktır. Ancak Demirören, yemiş olduğu Mehmet Topuz çalımının da etkisiyle, ‘Biz başkaları gibi 3 değil, 5 sene üst üste şampiyon olacağız’ gibi son derece uçuk bir vaatle beklentileri çok çok fazla yükseltti. Buna karşın İsmail Köybaşı dışında iyi bir transfer de yapılmadı. Taraftar beklentisi karşılanmış değil. Beşiktaş’ın bu kadrosu hem Şampiyonlar Ligi hem de Türkiye Ligi’ni kaldıramaz. 5.haftaki Galatasaray derbisini kritik görüyorum. Hemen hemen aynı dönemde Milli Takımımız da kritik maçlara çıkacak. Eğer Dünya Kupası şansını kaçırırsak gönderilecek Fatih Terim’in yerine Mustafa Denizli ismi gündeme gelebilir. Mustafa Denizli ‘Milli Görev’ diyerek takımdan ayrılır diye düşündüğümden Beşiktaş'ta bir antrenör değişikliğini muhtemel görüyorum.

Trabzon: Hugo Broos ismi duyulmamış bir antrenör. Trabzonspor’da ‘Eriksson’ sesleri çıkınca onlar adına çok sevinmiş, eski Trabzon gelebilir diye düşünmüştüm. Ama yerine bence vasat bir antrenör geldi. Yönetimde bunun farkında olacak ki sportif direktörlüğe Ünal Karaman’ı getirerek olası kötü sonuçlarda yeni antrenörün kim olacağını da belirlemiş oldu. Trabzonspor nedense bal yapmayan arı gibi sürekli aynı kısır döngüsünde. Bu sezon orta halli bir grafik bekliyorum.

‘Koyunun olmadığı yerde, keçi Abdurrahman Çelebi’ lafının en iyi örneği olan Sivasspor’un bu sezon ilk 5’e dair giremeyeceğini söylüyordum. Bülent Uygun gereksiz konuşmayı seven, Fatih Terim kopyası bir antrenör. Bu sezon Sivas’ın eski havası olmaz. Bu sezonun sürprizini Bursaspor'dan bekliyorum.

İşte böylesi bir tabloda bence en rahat takım yine Galatasaray. Bu yüzden sezon başında Aziz Yıldırım, Arda konusunda ufak bir şova girdi, psikolojik savaşla Galatasaray’ı etkilemeyi düşündü. Her şeyin para olduğunu düşünen bu zihniyete Arda ve Galatasaray çok ince mesajlar verdiler. Tabii anlamışlarsa! O yüzden tüm Galatasaraylılara sadece SABRETMEYİ öneriyorum. Takımımız iyi gidiyor ama olası kötü sonuçlarda ciddi bir psikolojik baskıyla karşılaşabiliriz. Hiç heyecanlanmadan ve en önemlisi Rijkaard’a güvenerek bu tarz baskılara göğüs gerelim ve rakiplerin ucuz oyunlarına gelmeyelim. Bu tempomuzu sürdürürsek tahminimce ligin bitmesine 3-4 hafta kala şampiyonluğumuzu ilan edebiliriz. UEFA Avrupa Ligi’nde önemli maçlar oynayacağız. Geçen sezon final dedik, hüsran oldu. Bu sezon biraz temkinli konuşalım. Yoğun tempomuzu da düşününce en az Çeyrek Final oynarız diye düşünüyorum.

Bakalım sezon sonu neler göreceğiz?





Parc Guell’in teras bölümünden şehrin doyumsuz manzarasına bakarken sol tarafınızda onu görürsünüz. Gaudi’nin bir ömrünü adadığı La Sagrada Familia katedrali tüm görkemiyle gökyüzüne doğru yükselmektedir. Zaten şehrin gezdiğiniz her köşesinde yaptığı işi bitmek bilmeyen bir tutkuyla yapmış bu olağanüstü adamın bir izi vardır. 12 sene boyunca her gün Parc Guell’deki evinden La Sagrada Familia’nın olduğu yere giderek bizzat işlerin başında bulunmuş, her bir detayla en ince ayrıntısına kadar ilgilenmiştir. İçindeki bitmek bilmeyen tutku sayesinde hem tarihe ismini kazımış hem de Barcelona’yı bıraktığı eserlerle marka bir şehir haline getirmiş Gaudi…O yüzden Barcelona’ya “Tutkunun Şehri” demek abartı olmayacaktır.

İnsanları başarıya ulaştıran belki de yaptıkları işlerle bir iz bırakmalarını sağlayan da işte bu TUTKU değil midir? Onu düşünüyorum da acaba kaçımız TUTKUYLA bir şeyler yapıyoruz? Günlük kaygılarımız, streslerimiz içerisinde, içimizdeki TUTKUYU körüklüyoruz? İçinde bulunduğumuz dönemin şartlarını da düşünce bu sorulara verilen cevapları tahmin edebiliyorum.

Yakın zaman için tatil planları yapıyorsanız ve en önemlisi içinizdeki TUTKUYU yeniden ateşlemek istiyorsanız Barcelona’yı da "Mutlaka Görmem Gereken Yerler" listenizde en başlara yazın. Geçirdiğiniz her anınızdan keyif alacağınızı garanti edebilirim.

Bir önceki yazımda okumuş olduğum 'Liderin Takım Çantası' kitabı üzerine düşüncelerimi paylaşmıştım. Bu yazımı aynı zamanda Sn. Cem Kozlu'ya da mail yoluyla iletmiştim. Geçtiğimiz günlerde kendisinden aldığım cevabı sizlerle paylaşmak isterim:

Sayın Önen,

Nazik mesajınıza çok teşekkür ederim. Blog sayfanızdaki yorumu da zevkle okudum. İzin verirseniz oluşturmakta olduğum siteye de koyacağım.

Saygılarımla.

Cem Kozlu


Blog sayfamı ilk oluşturduğumda amacım farklı konulara kendi kişisel bakış açımı getirmekti. Alanında duayen bir kişiden böylesine bir mail almak beni daha da çok yazmaya teşvik etti. Bu vesile ile kendisine bir kere daha teşekkür ediyorum. Liderlik üzerine çok kıymetli paylaşımlarını oluşmakta olan sitede bulacağımızdan eminim.

Add to Technorati Favorites