.:Çağdaş ÖNEN:.

Çağdaş'ın Bakış Açısı




Fazla söze gerek yok. Sizi şöyle alayım:

www.cagdasonen.com




İnsanın hayatında öyle zamanlar gelir ki kısır bir döngünün içinde kaldığını hissedersin.

Bu döngüyü kırmak, dışarı açılmak için dayanılmaz bir istek duyarsın. Bir an için zamanın durmasını ve kafandaki tüm düşüncelerinden arınmayı dilersin.

Ben de uzun zamandır böylesi bir durumdaydım. Baharın gelmesiyle beraber kendimde yeniden doğma gücü hissederek aksiyona geçtim ve yeni başlangıçlara yelken açtım. Kabul etmeliyim ki seninle baş başa kaldığımız anlar bu kararı vermemde etkili oldu.

Düşünüyorum da seninle ne çok şeyler paylaştık değil mi?

Yeni yıl olsun, doğumgünlerim olsun her zaman yanımdaydın. Kimi zaman beraber basketbol maçlarını izledik, festivallerde eğlendik. Kimi zaman derdimi paylaşacak birini aradığımda sen oradaydın. Evimin daimi misafirisin.

Yalnızca misafir olmakla kalmadın, beni de kendi evine – fabrikana – misafir ettin. Ne güzel bir gündü. Fabrikayı büyük bir hevesle gezdirmiştin. Sonrasında bahçede barbekü yapmıştık.Sanki dün gibi aklımda…

İşte yine beraberiz ve yeni başlangıçları konuşuyoruz. Arka planda Groove Armada’nın son albümünden “Paper Romance” çalıyor. Groove Armada tarzını hiç bozmadı değil mi? Bu grubu seneler önce “My Friend” isimli parçalarıyla sevmiştim. O şarkının sözleri de gerçekten çok anlamlıdır, sanki bizi anlatıyor desem abartmış olmam.

Benden çok konuştuk…

Bir süredir senin de aklında olan bir proje vardı. Artık hayata geçireceğinden bahsetmiştin. Hatta bana “Çağdaş, aklımdaki blog projesini hayata geçiriyorum. Blog sayfamın yazarı olur musun? Dur telefonda hemen cevap verme, bir araya geldiğimizde detayları anlatacağım.”demiştin.

Açıkçası seninle paylaşımlarımızı ve blog konusundaki deneyimimi düşününce zaten benden başka birine bunu teklif etmeyeceğinden emindim.

Her zaman yanında olacağımı biliyorsun sevgili Efes. O yüzden büyük bir memnuniyetle blog sayfanın yazarı olurum. Tüm deneyimlerimizi ve izlenimlerimizi okuyuculara aktarırız, çektiğimiz resimlerimizi ekleriz, sosyal medyada linklerini paylaşırız. Şimdiden heyecanlanmaya başladım.

Hadi gel beraber kadehlerimizi kaldıralım. Seninle yeni başlangıçlara….



Resimler insanların elindeki en güzel hatıralardır.

Dedemle olan resimlerimiz arasında bu resmimizin yeri ayrıdır. Her bakışımda ayrı birşey hissettirir.

Şimdi baktıkça sadece özlem hissediyorum. Dedeme olan özlemimi...

Ruhun ölmezliğine inanan biri olarak dedemin ruhunun şu anda başka bir boyutta olduğunu biliyorum. Belki de oralardan bizleri izliyordur.

Her zaman kalbimdesin Dedecim...



Büyük vizyonlar büyük değişimleri, büyük değişimlerde zor kararları getiriyor bence…

Çok değil bundan 2-3 sene önce her transfer döneminde ne işe yarayacakları belli olmayan futbolcuları transfer eden Galatasaray, bugün Avrupa’dan ciddi isimleri transfer ederken kadrosundaki bir o kadar önemli futbolcularından “Acaba kimi göndersek?” diye düşünüyor. Nereden nereye…

Harry Kewell…İşin maddi boyutunu ve mantıklı karar laflarını bir kenara atalım. İsmi bile marka olan bir futbolcu oynamasa bile mutlaka Galatasaray’da kalmalı bence. Galatasaray’ın Rijkaard vizyonuyla yeni bir yapılanma sürecine girdiği bu dönemde takımda tecrübeli bir ismin bulunması çok önemli. 2.5 senedir Galatasaray’da daha doğru düzgün oynamamış Linderoth’a dünyaları verdik, Kewell’a neden vermeyelim?

Ben bu işe biraz duygusal bakıyorum ve Kewell kalsın diyorum. Aslantepe’de de “Daddy Cool” şarkısını ve Kewell’i görmek istiyorum.

Peki “Sence kim gitsin?” derseniz?

Yine zor bir karar…Galatasaray’a faydası oldu ama Nonda diyorum.



2009 yılını acısıyla tatlısıyla geride bıraktık, hayat arşivimizin raflarına kaldırdık…

Yeni yılla beraber hayatlarımızda yeni bir sayfa açtık. Yeni başlangıçlar, yeni beklentiler kısaca hayatımızda yenilikler olmasını dileyerek 10’dan geriye saydık. Geri sayarken belki de gözlerimizi kapattık. 2010 yılına girmemizle beraber gözümüzü açıp yeni bir hayata başlayacağımızı düşündük.

Ve yeni bir yıla başladık…

Şu anda bu yazıyı yazarken 2010 yılının 2.gününü yaşıyoruz. 31 Aralık 2009 gününden farklı olarak hayatınızda YENİ olarak nitelendirebileceğiniz herhangi bir şey var mı? Muhtemelen şu aşamada bu soruya belki de bir çoğunuz cevap veremiyorsunuz. Karamsar bir havaya bürünüp “Hayatımda hiçbir şey değişmedi” paranoyasına girmeyin. Hayatınızda YENİ olarak nitelendireceğiniz şey her ne ise bunu 2010 yılı size yaratmayacak. Bunu yaratacak, hayata geçirecek SİZ olacaksınız.

2010 yılının hayatlarınızda istediğiniz YENİLİKLERİ yapma gücünü vermesini diliyorum.

Sevgiler,


Geçtiğimiz günlerde “fark-ı titreşim” ekibinden gönderilen kutudan bahsetmiştim. Kutunun geldiği günden bu yana Gilette Fusion Power Stealth’i deneyimledim. Hatta genelde 2-3 günlük sakal bırakarak ürünün performansını daha da iyi gözlemleme şansım oldu.

Traş olmak her erkek için bir ritüeldir. Sabah kalkarsanız, yüzünüzü yıkadıktan sonra uyku mahmuru bir şekilde yüzünüzü köpürtüp tıraşa başlarsınız. Genelde kullan-at tarzı jiletler kullanıyorsanız 1 ters ve 1 düz şekilde sakallarınızı almanız gerekir. Nereden baksanız yaklaşık 10 dakikanızı ayna karşısında harcarsınız. Hele ki yüzünüzü iyice köpürtmemişseniz üstüne birde cildinizdeki ufak kanamalar ve kızarıklıklar eklenir. Arkasından tıraş losyonunu yüzünüzle sürmenizle birlikte gelen o yanma hissi…İşte bu sebeplerle lise yıllarımdan bu yana tıraş makinasıyla tıraş oluyorum. Tıraş makinasının da kendine göre artıları ve eksileri var ama en azından 10 dakika yerine 5 dakikamı ayna karşısında harcıyorum.

Gelelim son 2 haftadır Gillette Fusion Power Stealth ile yaşadığım deneyimlere:

Öncelikle Gillette Fusion Hydra Gel’in kokusunun harika olduğunu söylemem lazım. Sabah tıraşlarında böylesine güzel ve dingin bir kokuyu hissetmek içinizdeki pozitif hisleri hareketlendiriyor.

Fusion Power Stealth’i hem titreşimli hem de titreşimsiz olarak deneyimledim. Açıkçası titreşim farkını ciddi anlamda hissettiriyor. Sürtünme hissini neredeyse hissetmiyorsunuz desem yeridir. Üstüne üstlük tek seferde hemen hemen tüm sakallarınızı alabiliyorsunuz. Yaklaşık olarak tıraş makinasıyla aynı süre içerisinde tıraşını tamamlıyorsunuz.Titreşimsiz çalıştırdığınızda sürtünme hissi daha belirgin oluyor. Birde titreşimsiz modda jiletin daha çabuk tıkandığını gözlemledim. Ama zaten fark-ı titreşim olan bu ürünü titreşimsiz kullanacağınızı zannetmiyorum.

Tıraş sonrası Hydra Soothe balsam ile Gilette deneyimi tamamlamış olduk. Tıraş sonrası farklı bir markanın tıraş kolonyası ile Gillette’in balsamını karşılaştırdım. Kolonya her durumda içerdiği alkol dolayısıyla bir miktar yanma hissi veriyor. O yüzden balsam daha ferah hissettiriyor.

Özetlemek gerekirse Fusion Power Stealth'in en beğendiğim özellikleri sürtünmeyi hissetmemeniz ile tıraşın daha kısa sürede tamamlanması oldu. Ciddi bir bütçe ayırarak tıraş makinası almaktansa gönül rahatlığıyla Gillette Fusion Power Stealth'i önerebilirim.

Add to Technorati Favorites